11 Nisan 2012 Çarşamba

gözde büyütülen escortlar veya marka olmak üzerine...

İzmir'den döndüm dönmesine ama izmirlinin biri de aklıma ufak bir soruyu yumurtlayıp öyle gönderdi beni İstanbul'a... artık benim mail adresimin kalleşliğinden mi, yoksa gerçekten gönül koyduğum 2000 kişilik mail liste gmailin isyanından mı bilmiyorum, İzmir'e gidişimi kendi çabalarıyla öğrenmiş sevenlerim... 

Bu nedenle İzmir'de ilk görüşmemi ilanlardan gelen yeni tanımadığım biriyle yaptım... şöyle bir diyalog geçti aramızda... 
"-sen benim direkt ilgimi çektin ilanlarda
+aa neden ki, hangi fotoğrafı koymuşlar ki ilana ondan mı?
-yok hani herkesin sadece ismi var, senin Pınar Kalkancı ya çok kaliteli duruyor zaten, yazıların fotoğrafların falan da...
+hihi teşekkür ederim"

daha sonrasında 2 arkadaşını daha misafir ettim İzmir ziyaretinde... 

Birkaç İstanbul'dan beri aylardır takip eden, görüşmeyi bekleyen insan da gelince İzmir'de karşıma, beni bir korku aldı hafiften... Sözde İstanbul'daki işlerin stressinden ve koşturmaktan sıkıldım diye gidiyorum İzmir'e ama beni deli gibi stresse sokuyor bu sefer seyehatim... 

Çünkü, gelenler bana şunu düşündürtüyor; çok şükür eli yüzü düzgün, kültürlü, oturup kalkmasını bilen insanlar geliyorlar karşıma bir de bu insanlar aylarca beni bir şekilde kafalarının kenarına yazıyorlar, fotoğraflara bakıyorlar, twitterı, fsi ne bileyim orada burada inceliyorlar, takip ediyorlar, bazen mailleşiyorlar... bu beraberinde büyüyen beklentileri getiriyor... bu beklentinin büyüklüğü de ben aciz kulunuzu deli gibi bir "ben bu beklentileri karşılayamayacağım sanırım" stressine sokuyor.

Çünkü ben Pınar Kalkancı da gayet sıradan bir insanım, hatta ne ara rastlantısal alının bir isim soyad fikrinin trend olduğunu, bu trendin beni aşıp beni markalaştırdığını ben anlayamadım.

anlayamamanın ötesinde hazmedemedim de... 

Gerçi ben her zaman biraz geç algılarım gerçekte olan bitenleri; çünkü olasılıkları ve durum senaryolarını kurup onlar için önlem almaya çalışmaktan gerçekte ne olup bittiğini algılayacak zamanım kalmıyor. 

bu nedenle ne benim gibi marka olduğu söylenen bazı escortların neden marka olduğunu anlayamadığım gibi kendimin de ne ara marka olduğunu veya marka olmayı hak edip edemediğimi zerresiyle algılayamıyorum.

herkes süslü fotoğraflara, lüks hayatlara bakıp görmek istediği kadını koyuyor fotoğraflardan beyninde oluşan imajdaki boşluğa... mükemmel kadını yaratıyor, olamasak bile belki de?

ee peki asıl mesele şu belki de, bunca hayalden ve fanteziden sonra zihinde kurulan, karşılaşıldığında hayallerdeki escortla gerçekten rüyaları gerçeğe dönüştürebiliyor muyuz acaba?


belki de, marka olmak, ismini yapıp lüks bir hayat sunup, cafcaflı fotoğrafların arasında bile... vaat ettiklerini sunabilmekten ibarettir herkese... 

İzmir'deki tüm dostlarıma teşekkür ederim.

4 Nisan 2012 Çarşamba

birilerinin ayak izinden giderken, bir efsane yaratamazsın...

bazıları escort camiasında omurgasız olmanız gerektiğine inanırlar, yerine göre yalan söylemekten, iftira atmaktan, yüzüne gülüp arkandan konuşmaktan çekinmezler...

yine bazıları tarafsızlığın büyük bir lütuf olduğuna ve kendini acındırarak her işini halledebileceğine inanırlar... 

bazıları bilmez ki, yalanlarınıza inandığından etrafınızda değildir o insanlar, yalanlarınızı, kişiliğinizi zerresiyle umursamadıkları için yanınızda sizin nereye kadar dayanır bilinmez tabii kaynaklarından yararlanmak için oralardadır. dolayısıyla omurgasızsan, iki gün sonra gerçekten kötü gününde ne yanında olan insan bulunur ne de seninle işi bittiğinde seni satmayacak bir canlı türü etrafında... 

hayatın her yerinde bir tavır sahibi olmak kendi yararınadır. herkesden her şey olmaz kesinlikle... 

bir iki gün önce bir yatak sohbeti sırasında ki bence en güzel sözler yatakta söylenir :) çok sevdiğim birisi dedi ki "herkes beni sevmesin istiyorum, herkesin sevdiği insanı sevmem"... durdum düşündüm, ben de sevmem herkesin sevdiği insanı... 

insan dediğinin kendine ait görüşleri olacak, tavrı olacak, duruşu olacak... escort da olsan, görüşme yapan adam da olsan tavır sahibi olacaksın azıcık. kim olduğun mekanına-insanına göre değişmeyecek.... nabza göre şerbet vermeyeceksin, iki kuruş para için inanmadığın şeylere inanır görünüp, olmadığın biriymiş gibi davranmayacaksın.

bırak seni seven sen olduğun için seviyorsa sevsin, seni kullanmak için ne yapsan "he" diyen adama da, kadına da yol vereceksin.

bazı insanlar vardır, aynı şeyleri düşünmediğin konular olabilir, gıcık olabilirsin ama saygı duyarsın... içten içe yaptığı şeye, yapabildiği şeye hayran olursun. 


tepeye tırmananın sevmeyeni bol olur... zirve tek kişiliktir çünkü.... ayağını kaydıramıyorsa, ayağı kaymasın diye bazılarının yaptıklarından korkacaksın...

escort olmak demek, kişilik dediğin şeyi kapıda bırakıp bir camiaya girmek değildir, yalan dolan beyanatlarla, sahte fotoğraflarla, insanları salak yerine koyup gözüne baka baka söylenen yalanlarla masumiyet çakması bir kimlik oluşmaz.

bazı yeni yetme kızlara bakıyorum da... ben bile bu camiaya yeni giren a kişisinin kimi taklit ettiğini görüyorum....

benim fotoğraf çektirdiğim otele gidip iki fotoğraf çektirince pınar kalkancı olunmaz.... benim attığım twittlerin çakmasını yazınca ne parti kızı olursunuz ne can ciğer kuzu sarması bazılarına... 

benim vücuduma sahip olmak için rejimlerle diyetlerle uğraşacağına insanlar, kendilerini kabullendikleri bir düzlemde işlerini düzgün yapsalar keşke... 

başkasının kazandığı ekmek parasına göz koyup orada burada konuşan kadınlar.... bazı şeylerin değerine paha biçilmez der bazıları... 

siz bunu belki güzellik zannedersiniz, belki yatağı iyi olmak, belki "elit" dediğiniz ne olduğunu bilmediğiniz bir kavramdan ibaret zannedersiniz...

oysa asıl paha biçilmeyen şey, hayatın her yerinde olduğu gibi bu camiada da "tavır" 'dır, kişiliktir, sözünün arkasında durmaktır... 

bu blogun şarkısı bu olsun, çok da severim zaten....
http://www.youtube.com/watch?v=lSi883W_kQw