İzmir'den döndüm dönmesine ama izmirlinin biri de aklıma ufak bir soruyu yumurtlayıp öyle gönderdi beni İstanbul'a... artık benim mail adresimin kalleşliğinden mi, yoksa gerçekten gönül koyduğum 2000 kişilik mail liste gmailin isyanından mı bilmiyorum, İzmir'e gidişimi kendi çabalarıyla öğrenmiş sevenlerim...
Bu nedenle İzmir'de ilk görüşmemi ilanlardan gelen yeni tanımadığım biriyle yaptım... şöyle bir diyalog geçti aramızda...
"-sen benim direkt ilgimi çektin ilanlarda
+aa neden ki, hangi fotoğrafı koymuşlar ki ilana ondan mı?
-yok hani herkesin sadece ismi var, senin Pınar Kalkancı ya çok kaliteli duruyor zaten, yazıların fotoğrafların falan da...
+hihi teşekkür ederim"
daha sonrasında 2 arkadaşını daha misafir ettim İzmir ziyaretinde...
Birkaç İstanbul'dan beri aylardır takip eden, görüşmeyi bekleyen insan da gelince İzmir'de karşıma, beni bir korku aldı hafiften... Sözde İstanbul'daki işlerin stressinden ve koşturmaktan sıkıldım diye gidiyorum İzmir'e ama beni deli gibi stresse sokuyor bu sefer seyehatim...
Çünkü, gelenler bana şunu düşündürtüyor; çok şükür eli yüzü düzgün, kültürlü, oturup kalkmasını bilen insanlar geliyorlar karşıma bir de bu insanlar aylarca beni bir şekilde kafalarının kenarına yazıyorlar, fotoğraflara bakıyorlar, twitterı, fsi ne bileyim orada burada inceliyorlar, takip ediyorlar, bazen mailleşiyorlar... bu beraberinde büyüyen beklentileri getiriyor... bu beklentinin büyüklüğü de ben aciz kulunuzu deli gibi bir "ben bu beklentileri karşılayamayacağım sanırım" stressine sokuyor.
Çünkü ben Pınar Kalkancı da gayet sıradan bir insanım, hatta ne ara rastlantısal alının bir isim soyad fikrinin trend olduğunu, bu trendin beni aşıp beni markalaştırdığını ben anlayamadım.
anlayamamanın ötesinde hazmedemedim de...
Gerçi ben her zaman biraz geç algılarım gerçekte olan bitenleri; çünkü olasılıkları ve durum senaryolarını kurup onlar için önlem almaya çalışmaktan gerçekte ne olup bittiğini algılayacak zamanım kalmıyor.
bu nedenle ne benim gibi marka olduğu söylenen bazı escortların neden marka olduğunu anlayamadığım gibi kendimin de ne ara marka olduğunu veya marka olmayı hak edip edemediğimi zerresiyle algılayamıyorum.
herkes süslü fotoğraflara, lüks hayatlara bakıp görmek istediği kadını koyuyor fotoğraflardan beyninde oluşan imajdaki boşluğa... mükemmel kadını yaratıyor, olamasak bile belki de?
ee peki asıl mesele şu belki de, bunca hayalden ve fanteziden sonra zihinde kurulan, karşılaşıldığında hayallerdeki escortla gerçekten rüyaları gerçeğe dönüştürebiliyor muyuz acaba?
belki de, marka olmak, ismini yapıp lüks bir hayat sunup, cafcaflı fotoğrafların arasında bile... vaat ettiklerini sunabilmekten ibarettir herkese...