25 Mart 2021 Perşembe

Beyond self

 Uzun zamandır yazı yazmıyordum elbette, aslında asla yayınlanmamış saklanan yazılar olsa da zamanı gelmişti diye düşünüyorum pembe nevresimlerimin arasında, sırt üstü yatmış gülümserken yatağımdan size... 

Eskiden beni tanıyan herkes buranın ne olduğunu soruyordu, hala yazı yazıp yazmadığımı... Yeni tanıyanların blogtan hiç haberi yoktu belki, o yüzden hep entelektüel bir tarafımı görüp şaşırıyorlardı. 

Ben de şaşırdım kendime, hem her şeye delicesine bağlı hiçbir şeyi bırakamaz gibi görünürken, hem de her şeye ipekten iplerle bağlı oluşuma...

Beni mazur görün, eski hırslarım, eski hedeflerim, eskiden elde etmek istediklerimin hiçbirisi yok artık... 

Tamamen boşlukta salınan bir yaprak gibiyim sonbaharda dalından kopmuş... Güzel mi bu; yoksa korkutucu mu bilmiyorum. 

Bu aralar hiçbir şeyi bilmiyorum, bilmemenin özgüveni sarmış dört bir yanımı...

Maillerinize cevap vermiyorsam sebebi bilmiyor oluşum, acaba ruhuma iyi gelir misiniz? Siz de benim gibi başka bir şey mi arıyorsunuz herkesin vaat ettikleri dışında? Yoksa herkes gibi bir iki saat kattığınızda sadece buruşuk yatak çarşaflarından mı ibaret beklentiniz...

Bu kadar sığ mı yoksa derinliği olan bir insan mısınız hiç bilmiyorum...

Ve bilmiyorum benim adımı benim kadar sıradan mı görürsünüz yoksa çoktan gözünüzde büyütüp ilahlaştırdığınız bambaşka bir yaratığa mı dönüştüm daha tanışmadan...

Mucizevi bir şekilde ben en mütevazı en kendinin minimalisti biri olmuşken onca şatafata bakıp gülümsüyorum. 

Dünyanın en tatlı maillerini atıyorsunuz bana, aslında bir an hepinizle görüşmek istiyorum, sonra bir şey giriyor araya günlük hayattan...

Bir derse geç kalıyorum veya saatlerce süren kuaför seanslarıma veya masaja gitmek istiyorum kim bilir...

Yarım bırakıyorum sizi, sevmediğimden veya istemediğimden değil... Pınar olmanın yükünden, bu yükü taşımanın tembelliğinden...

Çünkü Pınar olmak demek bambaşka meşakkatli bir şeye dönüşmek demek...

Spor taytlarını çıkartıp kırığı yeni iyileşmiş tarak kemiğinizin üzerine platform topuklu ayakkabıları çekmek demek... güvenlik eve dönerken sol ayağını sürükler görür aslında olduğum beni...

Savaş boyalarını sürmek demek Pınar olmak, tüm haftayı makyajsız geçirirken incecik kalemleri, farları alıp eline kendine yeni bir yüz çizmek...

Kıvır kıvır veya jilet gibi düz olmalı saçları... kurutulup kendi  haline bırakılmış dalgası olmaz mesela asla... arada kalmıştır o saç kendim içindir. Pınar olmak her zaman net ve kesin çizgili...

Spor taytlarının paçasına ayak baş parmağını takıp çekiştirip çıkartıp simsiyah bir elbise geçirilmeli üzerine... ve içinde spor havluları duran çantalar hemen kostümler ve iç çamaşırlarıyla doldurulmalı belki de...

Belki bu yüzden bu kadar baskın, bu kadar klasik çizgili olmaktansa kendim olmaya kaçmak işime geliyordur... 


Bir yerde yaşlanıyoruz işte...


Maillerinize döneceğim bir nisan umuduyla mutlu geceler...