18 Şubat 2014 Salı

üstü kalsın...

bazen durup çabaladığımız her şeyi geride bırakmamız gerekir. çabalayarak elde ettiğimiz, çabalayarak koruduğumuz, çabalayarak elde tuttuğumuz.

çaba olan her şeyinden hayatımızın arındığımız bir an gelir. arınmak rahatlatır seni, hislerini, duygularını ve diğer her şeyi çevrendeki... 

bugüne kadar çabalayarak elde ettiğimiz her şeyi, ipin ucunu çekiştirmeden pat diye bırakıp aniden... gidebilmek gerekir... arkana bakmadan...

senin olan şey zaten eforsuzdur, senin olan şey zaten ispata, uğraşa, stresse sokmaz hayatını... olmayansa, elbet elinden bir gün kayıp gidecektir.

o nedenle, "üstü kalsın" der gibi yaşamak gerekir bazen hayatı... 

tüm yaptıklarımın, tüm emeklerimin, tüm çabalarımın, tüm isteklerimin, tüm tutkularımın da üstü kalsın...

ben fazlasını harcamayı çoktan göze almıştım diye kestirip atmak gerekir.

evren umduğumuz kadar arkadaşça bir yerse, elbet açılacak kapılardan çabasız mutluluk da akacaktır.

gökyüzünün 7 katından birinden sevgilerle...

3 Şubat 2014 Pazartesi

Aydınlanamamak

düzenli takip ettiğim ünlü bir blogger teyzemiz hep, aydınlanma tecrübenin ancak başka insanlarla ilişki kurmaya başladığında ortaya çıkacağı mihvalinde şeyler söylerdi hep.

Eh tabi, ben bunu anlamazdım. İlla sevgilimi bulmalıyız aydınlandık mı anlamak için, gibi yüzeysel yaklaşımlarla sorgulardım bunu uzun zamandır, çok da dikkate değer bulmazdım o yüzden.

Tabi anlayışsızlığımı kenara attığımda fark ettim ki, haklıymış. ( demek ki bazı insanların haklı olduğunu anlayabilmek için, okumak yetmeyebilirmiş, yaşamak da lazımmış...)

Demek istediği de gidip sevgili bul, bak bakalım aydınlanmış mısın? da demek değilmiş zaten.

Kendi başına, bir sen varken senden içeri ve başka kimse yokken her şeyi dengelemek ne de kolay geliyormuş insana... çünkü zaten denkleme sokulan çok fazla değişken yok, tek bilinmeyenli denklemsin bir başına... seni bulmaktan kolay ne var?

içine kapanıp, etrafındaki herkesi uzaklaştırıp hepsine mesafe koyup, bence değişim insanın içinden gelmeli,  benim tek derdim kendimle demek kolaya kaçmakmış. aslında bilmiyorum belki ilk aşamasıymış kendini tanımanın...

kendini yalnızken tanımak ayrı, kendini sosyalleşen bir hayvanken tanımak farklı.  çünkü arzulamak farklı...

bak denkleme birisini daha eklediğinde ne oluyor? kendini kontrol etmek ne kolay, başkasını kontrol edebiliyor musun? başkasının eylemlerinin sebeplerini, sonuçlarını anlayabiliyor musun?

herkesi kendin gibi mi sanıyorsun? eylemlerinin tek sebebi "eylemde bulunma istekleri", sonuç beklentileri sadece "eylemde bulunma istekleri" olmuş olsun...

İşte asıl aydınlanamama süreci başkalarının eylemlerinin sonuçlarına dair arzu beslemeye başladığında ortaya çıkıyor. kendini başkalarının eylemlerini kontrol etme arzundan sıyırmaya çalışırken, debelenirken, bazen başarıp, bazen başarısız olup, dudak büküp kafanı anlamsızca kaşırken...

hayat sadece kendinleyken ne kolay, oysa arkadaşlar, eşler, dostlarla beraberken; kimsenin aydınlanmak gibi bir derdi yokken ve kaşların havada her şeyi sorgularken aydınlanabilir misin sen?

asıl soru bu bence...

Kendi arzularını kabul edebilir insan, açıkça görebilir... Başkalarının arzularıyla başa çıkabilir mi insan?

başkalarının arzularını, arzularken gel de sen aydınlan bakalım kolaysa...


sevgili evren, dünyada istekler hiç bitmiyor ve ben bazen yapmak zorunda olmadığım halde bu kadar içten yapmak için uğraştığım şeyleri neden  yaptığımı anlayamıyor, kendimi kırıp döküyor sonunda mutlu oluyorum. çünkü bana yeni yollar açıyorsun anlamam için.

başkalarına da aç olur mu?