10 Mayıs 2013 Cuma

Kalktım, size geldim





Bazı insanlar özeldir hepimiz için, bazılarının yeri farklıdır, tebessümle anarız adlarını. Bazıları ilktir, bazıları özel, bazılarıysa noktasıdır hayatlarımızın bir döneminin.

Hani naftalin kokmaz da anneanne evi gibi, taze sıkılmış limonata gibidir hatıraları.

Hani bazen en zayıf taraflarımızı sermişizdir önüne... doyumsuzluklarımız, açlıklarımız, kıskançlıklarımız, her şeyimizle açık, yargılanmamışızdır.

Biliriz ki, neysek "o"yuz onunlayken...

Utanmayız, ayıplanmayız... Belki kendimizden kaçmadığımız tek andır o...

Hayat bir yolsa maraton gibi koşar adım ilerlerken muzurca bir düşünceyle yeri geldiğinde, ona gideriz.

Hep sorulanları duymamak için bazen, bazen de anlatmaya cesaret edemediklerimizi dökmek için... Çırılçıplak ve utanmadan...

Bazen dinlenmek için....
Bazen kaçarmış gibi....
Bazense aslında orada hiç olmadan, orada olmayı hayal ederek....

"o"na gideriz...

Bazen ortaya sereriz neyimiz varsa ve paylaştıkça gülümseriz... bazen konuşmamız gerekse de susarız, anlatırken sessizce...

Bazen tanıdık bir öpücük ister insan ve saçlarının arasında elini fütursuzca dolaştıracağı tanıdık bir ten...

sanki hiç zaman geçmemiş gibi, sanki hep aynıymışcasına...

Ve sanki hiç bozulmadan kalacakmış gibi o an zamansız...

"o"na gideriz...

"Yollar yokuş, yoruluyor insan; hababam debabam hiç farketmeden...
bambaşka bir yerlere gidiyorken"

ben kalktım size geldim. 

Siz de kaçmak isterseniz bir gün diye, ben hep burdayım.

"başka kokular, başka tatlar aramaktansa
hep aynı öyküyü yeniden anlatmaktansa
yaşadığımızın adı nedir diye sormaktansa
sana geldim"  demek kadar yakın işte...


Bu blog gerçekten tanıdıklarımıza ithafen yazılmıştır, tabi tanımak mümkünse bir insanı, tanıyabilmek...