30 Temmuz 2013 Salı

fal baktırma tutkusu ve belirsiz gelecek

geçenlerde bir belgesel izledim, yakın geleceğin tahmin edilebilir olduğunu söylemekteydi, bir yere kadar tabi. insanların 6. hisleri üzerine çalışarak önündeki 10 dakika içerisinde gerçekleşebilecek olayları tahmin ettiğini ve bunu bağlantılandırma yetenekleriyle yaptıklarını söylemekteydi. 

hepimiz bir yere kadar geleceği öğrenmek istediğimizden mi yoksa secret misali enerjini neye yönlendirirsen o olurcu yaklaşımdan mı bilmiyorum; ben falcıları çok seviyorum. 

gerçekçi falcıları tabi...  ne zaman hayatımda çok radikal kararlar alma aşamasında olsam falcı kapısı çalıyorum, minik veya az riskli kararlarda değil de, hayatımın akışını değiştirebilecek şeylerde belki de...

geçen sene bu zamanlarda gitmiştim falcıya, sence ameliyat olmalı mıyım diye sormak için, işleri ne yapmalıyım demeye... 

bu sene de sence iş hayatıyla ilgili doğru bir karar verdim mi demeye gittim, istediğim yola dönecek mi hayatım? 

hayatım istediğim yöne akar mı bilinmez, bazen düşünüyorum da aslında belki de geleceği bilmek istemiyoruz biz, gelecekle ilgili umut vaat  edilmesini istiyoruz. gelecekteki güzel günleri, gelecekteki başarıları, gelecekteki bugün ne iyi planlanmışları duymak istiyoruz.

insan yirmili yaşlarının ortalarına yaklaşınca (sanki 70 ime gelmişim gibi söyledim :) ), hayatına çeki düzen vermek istiyor, kendisini yenilemek, kendisiyle uğraşmak istiyor.

belki olgun birisi olmanın kanıtı da budur... kendinle uğraşmaya başlamak... 

başkalarının yorumları, başkalarının sözleri, başkalarının zevkleri, başkalarının tavsiyeleri, başkalarının yaptıkları olmadan... ilham almadan... esinlenmeden... taklit etmeden... çalmadan... 

biraz insan moda gibi aslında, bakıyor birisi bir şey yapıyor hayatına... bayılıyor, uzaktan pek güzeldir her şey... diyor ki ben de yapabilirim, ben neden yapmayayım, benim neyim eksik... 

Ama insan uzaktan bakarken sadece güzel taraflarını görüyor her şeyin, içine girmeden ne zorlukları var bilemiyor. çoğu "başkasında güzel şeyler"in bizde olmamasının, bizde sürekliliğe dökülememesinin sebebi bu...

onlar başkalarının değişimleri... 

onlar başkalarının şapkayı önüne koyup keşfettikleri... 

insan başkasını izlediği, başkasından özendiği (aslında tam kelime özenmek galiba) sürece hiçbir şeyde dikiş tutturamıyor. veya en basitinden bir giysi bile üzerinde eğreti duruyor, olmuyor.

değişiklikler içeriden başlamalı, kimsenin etkisi olmadan, kendin istediğin için ve kendi başına yapabildiğinden. 

olgunluk, kendini değiştirmek için başkalarına ihtiyaç duymamak ve başkaları değişirken değişmemekten de geçiyor aslında... 

o yüzden gelecekte ne olduğunu bilemesem de... şapkamdan tavşan çıkartıyorum. içimden dışarıya bembeyaz bir güneş gibi ışık saçarak evreni selamlıyorum.

merhaba evren, falımda mantı çıktı ve seni çok seviyorum :)

12 Temmuz 2013 Cuma

Evlilikler, aldatmak ve escortlara kapılmak arasındaki ince çizgi


Ben her zaman seksin aldatmak olmadığını düşünmüşümdür, hatta gelecekte bir gün birisi ile birlikte olmaya karar verirsem başka birisi ile cinsel bir şey paylaşmasını da onaylarım.



Dünyada ne yazık ki masallarda anlatılan mükemmel insanlar yok, aşık olabilirsiniz, sevebilirsiniz, mükemmel bir eşiniz olabilir, ancak insan her zaman her şeyi tek bir kişide bulamaz. 

Eşinizin mükemmel bir anne olması çılgın bir seks yapabilmenizi sağlamaz. Veya sadece insan bazen farklı insanlarla rutini kırmak ister.

Ama benim görüşme yaptığım insanların en sevdiğim yanı da budur; %95'i eşlerine değer verir, benimle ufak bir kaçamak yapar ve sonrasında eşlerine-ailelerine geri dönerler. Ben de her zaman evliliklerini korumalarını ve eşlerine kesinlikle bunu belli etmemelerini salık veririm.

Bence insanlar tek başlarına aldatmalı ve bunu da sınırlamalılar.

Bazen bakıyorum da, escortlarla görüşmekten hoşlanan insanlar arkadaş oluyor, başka adamlarla beraber kızlarla yemeklere, görüşmelere, eğlencelere, gezmelere başlıyorlar... 

Çünkü bu dünya sihirli... 

Escort camiasında kral her zaman sizsiniz. Escortların %95'i normal hayatlarında size selam vermeyecek dahi olsalar para için yüzünüze gülmekten, sizi pohpohlamaktan çekinmezler. Gerçek hayatınızda bulamadığınız popülerliği, el üstünde tutulmayı escort camiasında bulursunuz, sizin gibi adamlarla sosyalleşirsiniz, sosyalleşirsiniz...

Sanırsınız ki, o erkekler size destek olup ailelerinizi tanıştırdığınızda, escortlara kaçması daha kolay olacaktır. Zannedersiniz ki, evinizdeki kadın salaktır veya sizi 1 kez affetti diye her zaman affedecektir. Ama aslında siz sadece bir taraftan bir şeyi almakta ve diğer tarafa vermektesinizdir.

Kumar gibi... Bu sosyal ortam da bir bağımlılıktır. Etrafta güzel kızlar, sizin gibi adamlar vardır, içkiler, muhabbet gırla gider... O adamlar vicdanınızı susturmanıza, o muhabbet kendinizi daha iyi hissetmenize, içkiler rahatlamanıza ve kızlar da günlük hayatta elde edemediğiniz o sürekli haklı olma, popüler olma, güçlü olma, üstün olma hissinizi pekiştirirler... 

Oysa, aile hayatınız öyle midir? Eşinizin sizden hiçbir çıkarı yoktur, değer yargıları ve ahlak kuralları vardır, suçluluk duygunuzu paylaşmamaktadır ve bu yüzden size hayır diyebilir, sizi eleştirebilir, sizi pohpohlamak zorunda veya isteğinize uymak derdinde değildir.


Burada kapılıp gittiği girdabı göremez çoğu erkek... sürüklenip gider, kısır bir döngüdür, eve gittikçe dışarıda geçirdiğiniz zaman yüzünden tartışmakta-kavga etmekte; kavga edip tartıştıkça dışarıda daha fazla zaman geçirmektesinizdir.

Bir gün, her şey ortaya çıkar, o aşık olduğunuz, sevdiğiniz ve ufak bir uyumsuzluğu dışarıdan tamamlayayım diye başınızı başka adamlarla alemlere sürüklediğiniz maceranız boşanmayla biter... 

Ben bu yazıyı uzun zamandır çeşitli sitelerden birinden tanıdığım bir adamın boşanma haberini duyunca yazmaya karar verdim çünkü fark ettim ki, o çevredeki tüm adamlar böyle... ya eşleri öğrenmiş ama para yüzünden terk edememiş, ya eşleri öğrenmiş toplum baskısı yüzünden boşanamamış ve cinselliği 0lamış, ya eşleri öğrenmiş boşanmaya karar vermiş, ya boşanmışlar ve yuvaları yıkılmış... 

aslında belki escortlardan biriyle ücretsiz beraber olayım, fazladan zaman geçireyim, başkasına havam olsun derken, ellerindeki en değerli şeyleri kaybetmiş... 

Bunu bir escorttan duymak şaşırtıcıdır eminim çoğu okurum için, ancak ben görüştüğüm insanlara dahi her zaman bu tavsiyeleri veren biri olduğumdan ve yalan söylemeyi de sevmediğimden çekinmeden söyleyeceğim; insanın ihtiyaçlarını karşılaması, eğlenmesi, arada güzel zaman geçirmesi normaldir, arada tabi ki kendini ödüllendirmeli, ancak bunu yaparken hem duracağı yeri bilmeli, hem de önem verdiği insanları üzmediğine emin olmalı, bunları garantiye almalıdır.

her şeyin fazlası zarar... Ne escortlara kapılmak iyi, ne de ortamlara düşen adam olmak... 

Çünkü iki kişi bir şeyleri paylaşabilir, ancak o ortamlarda paylaşılan her şey yalandır.


Gerçeklerle yaşamak, yalanlarla kaybetmekten daha iyi değil mi?

Sevgilerle...