25 Eylül 2014 Perşembe

Baştan başlayalım mı?

Selam ben pınar ve sanırım yanlışlıkla zaman makinesini buldum...

Hahayt olur mu öyle şey diyebilirsin sen bunu okuyan. Diyebilirsin ki, madem zaman makinesini buldun, bula bula bilmem kaç sene evvel ki haline mi döneceksin de diyebilirsin. Ama Pınar'a sual olunmaz. Pınar ne yapsa, yerli yeridir.

Seneler seneler evvel, bildiğiniz saçlarım belime geliyor, altın rengi, bembeyaz olmaktan sıkılmış solaryuma giriyorum o günlerde... saçlarım kendi saçlarım... kaynak çıtçıt falan da değil işte... öylece yine ayaklarımın üzerinde dolanıyorum şehrin sokaklarında... 

şimdi olduğu gibi.. tamam itiraf edeyim, şimdi saçlarım altın rengi değil, daha küllü mat sarılar seviyorum ben artık, alt tonu turuncu olmayan sarılar... 

neyse mesele ne saç, ne ten rengi zaten... 

4 gün sonra 2 sene olacak... kocaman bir nefes almıştım ciğerlerimin en dip köşelerinden birine... Ve her şeyi yoluna koyabilmek için (sanki yolunda değilmiş gibi?!) kalkıp kendi kendime eziyet edeceğim bir döneme girmiştim.

sizin randevu taleplerinizi sallamaz, görüşmelere gitmez, fotoğraf çekmez, işlerle ilgilenmez olmuştum. 

Hadi itiraf edeyim, inanıyordum ki, zaten en iyisi bendim, bunu ispatlamıştım ve hiçbir şey yapmasam bile en iyisi olarak kalacaktım. Herkes benim avcumdaydı, herkese ve her şeye sahiptim...

Çok sevdiğim bir söz var "life is my playground" diye... yani, hayat benim oyun parkım... ve escortluk kariyerimde oynayacak bir şeyim kalmamıştı..."sı-kıl-mış-tım"

diva olmak, en iyi olmak, marka olmak, herkesin seni tanıması, ıvır olmak zıvır olmak ticklerinin hepsini yapmıştım ben zaten. artık bir ego patlamasıydım. ay ne iticiydim, ne iticiydim.

bir şeyi elde ettiğimde ondan hemen vazgeçerim.

bu tamamlamışlık hissi o kadar sıkıcıydı ki pınar kalkancı ismini etraftakiler ne kadar büyüttülerse, ben o kadar vazgeçtim. ne kadar övdülerse o kadar sıkıldım, paspallaştım. gerçekten de.... ben ne yapsam oluyordu. 

normalde dönüp sohbet etmeyeceğim insanlarla takıldım, normalde burnum bir karış havada bakacağım tiplerin arasına karıştım. yahu ben özünü arayan siddhartha mıyım, niye bunları yapıyorum da demedim.

Ve gördüm ki, 2 sene evvelki Pınar Kalkancı, çok da yanlış bir Pınar Kalkancı değilmiş. Bugün seneler evvel çok samimi olduğum ve araya soğukluklar giren birisinden bir mail aldım ve düşündüm. Seneler beni nasıl değiştirdi diye?

Ve şu cevabı verdim; sanki hiç kendimi aramamış gibi hala 2 sene evvelki halima dönmüşüm ben. arayıp bulduğum buymuş... 

Aranıp, bulunacak bir şey olmadığı...