Bu blogun şarkısı bu olsun istedim, yarım saat paltosuz sokakta dikildikten sonra içimden söylediğim için bu blog yazılmakta… hala okuyan o çok az sayıdaki insan için, takipçi sayım kadar hit almıyor artık blog eskiden 50 bin okunmaları bulurken hem de…
Bugünlerde biraz garip sohbetlere dahil olduğumdan minik aydınlanmalar yaşıyorum arada, şunu fark ettim ben bir şey benimle ilgili değilse sanırım onu zerre umursamıyorum.
Dünya bariz benim etrafımda dönüyor ve dönmeyen bir gelişme olduğunda bile bunun kendimle alakalı olma ihtimalini hesaplayıp yine egomu tatmin edecek bir şey arıyorum.
Baya kendini beğenmiş, narsist ve egoistim. Dünyadaki her şey benim etrafımda dönmüyorsa deliye dönüyorum.
Gittiğim pilateste en iyi öğrenci olmak zorundayım, kimsenin yapamadığı hareketi yapmalıyım.
Fitnessta kızlar hocaya arkamdan popomun gerçek olup olmadığını sormalı veya o kız hergün spor yapıyor değil mi diye merak etmeli beni. Dönüşmek istedikleri ideal insan ben olmalıyım.
80 kiloyla leg press yapmam yetmez tek bir tane de olsa üstüne hocamın oturduğu videoyu çekmek için o 150-160 kiloyu basmalıyım.
Evcil hayvanına en uzun süre bakan onu en mutlu eden insan ben olmalıyım mesela… her yaş alışını bir Zafer madalyası gibi göğsümde taşırım onlar 12 sene yaşamıyor muydu diyenlere 14 yaşında olduğunu söyleyerek.
Yogada en zor pozları ben yapmalıyım, bacağımı başımın gerisine koymalı, headstandte şaklabanlık yapmalıyım.
Özel ders bile olsa muay thai da en sert ben vurmalıyım kum torbasına dizlerim dirseklerim morarana veya bir yerimi sakatlayana kadar belki de…
İş konusunda da böyleyim asla ikinci kez aynı kostümü görmesin aynı kıyafete denk gelmesin isterim görüştüğüm insan, otel ayakkabısı diye bir şey duydunuz mu hiç? Kostümlerimin iç çamaşırlarımın altına giydiğim her ayakkabı sadece otel odalarında giyilmek üzere alınmış hiç sokak yüzü görmemiş ayakkabılar. Yanında diş fırçası macunu ağız gargarası taşıyanı görmüşsünüzdür de vaginal yıkama jeliyle gezen az bulunur. Hep şaşırır görüştüğüm insanlar kendi anlattıklarını hatırladığım, en son görüşmemizin üzerinden zaman geçse de konuşmaları unutmadığım için oysa ben hafızası en iyi olmak zorundayım.
Her şeyin en iyisi en başarılısı en harikası olmak kadar yorucu bir şey bilmiyorum bu hayatta…
Hayatımdaki çoğu şeyi Pınar için yapıyorum. Pınar için sarışınım mesela, uzun saç kullanıyorum. Uzun saçlı olmak için ayrı bu saç rengini korumak için ayrı zaman harcıyorum.
Pınar olmasa belki bu kadar uzun tırnaklı olmaz, kirpiklerimi taktırmaz düzenli cilt bakımına gitmezdim belki…
Pınar olmasa 3 ayda bir tahlillerimi yaptırmazdım. Belki Pınar olmak fotoğraflarda Pınar gibi görünebilmek için bu kadar spor yapmaz kendimi cipse ve Antep fıstığına verirdim.
Pınar olmak 7/24 neşeli olmak ve muhteşem bir enerji vaat etmek olmasa belki yatakta yatıp Netflix dizileriyle geçirirdim zamanımı.
Pınar olmasa eminim siyasetin s’sini bile ilgi alanıma sokmazdım.
Her şeyi sorunsuz ve kusursuz yapma çabam arasında bin parçaya dağılıyorum, parçalarımı topluyorum tekrar birleştirip yoluma devam ediyorum. Her şey Pınar’ın etrafında dönmüyorsa ben artık şaşırıyor olmuşum. O kadar alışmışım uyduların etrafında döndüğü gezegen olmaya. Konu dışı bir kuyruklu yıldız bile olsam aman Allahım ne büyük hengame…
O yüzden bence her meslek dışarıdan göründüğü kadar kolay ve basit değil. Gerçekten bu paraları o kazanıyorsa ben de kazanırım diye düşünmeyin.
Pınar olmanın eforu sadece saçını boyatıp kaynak taktırıp göğüs silikonuyla bitmiyor. Yüzlerce kitap okumak gerekiyor mesela, yüzlerde güncel olayı takip etmek her konuda bir şey bilmek her türde şarkı dinlemek her çeşit filmi izlemek ve her tür aktiviteye zaman ayırmak demek…
Pınar olmanın arka planında tenis oynamayı öğrenmek de var, ata binmeyi de, okey oynamayı bilmek de var, balık tutmak da el oltasıyla…
Açık denizde kanoyla adanın etrafını turlamış bu insan ki düşünün daha neler saymıyorum size…
Evet insanlar dış görünüşünüz için tercih ediyor sizleri başta ama 100kez bir insanla görüşmek için 100 saat konuşacak hayat tecrübesi de gerekiyor börekli çörekli masa kurmanın yanında…
Düşündüm de, konuştuğum kişi haklı ben egoist ve narsistim belki biraz kendini beğenmiş ve burnu havada olabilirim.
Ama ben olsan, sen de olmaz mıydın?
Hayatta ne yeterliliğin var, bugüne kadar neyi ne kadar öğrendin ki kendini benimle kıyaslamak haddine olsun değil mi?
Sevgiler evren, bugün kendimi biraz fazla seviyorum.