Yazmıyor
değilim, yazamıyorum... Başlıyor, yazıyor, yazıyor yarım kalıyorum...
Sonra sıkıcı sportify listemde "In a modern world" çalmaya başlıyor...
Yazmam
lazım diyorum ve gereksiz yere tonla üç nokta kullanıyorum. Yarım kalan
cümleler değil de benim çünkü... Bir türlü tamamlayamıyorum.
Tamam olmaktan mı korkuyorum? Bilmiyorum...
Sarjlı
diş fırçası gibiyim.... Hani saç düzleştiriciyi prizde unutmuşsundur da
sabah eline alırsın şarjı yoktur ve onca anlamsızlığıyla manuel
fırçalarsın o dişleri... (dişlere mi sardım bu ara bilmiyorum) Öyle
amacından sapmış, öyle işlevsiz...
İnsanlara
şaşırıyorum bazen; sanıyorlar ki yıllar öncesine dönebilir insan 5
dakikada, zaman makinesi varmışcasına elinde, ve hiçbir şey olmamış gibi
sarılabilir yine...
Modern
dünyada zor kelimeleri kullanmak gerçekten de, ama ben biliyorum yalnız
değiliz, yalnız değilim. O kocaman gökyüzünün altında benim gibi,
binlerce insan var, kafasını kaldırıp bakıp semaya, ey aşk, konuşmasam
da üzerine, aşık olmak ayıplansa da bu modern zamanda, kalbimdesin
diyen...
Kocaman
bir dünya, kocaman karanlık gece ve kulağını kabarttığında nereden
geldiği belirsiz ürkütücü sesler sarmış etrafını... Hani büyük annesine
yemek götüren kırmızı başlıklı kız gibi..
Kocaman
dünyada tüm tehlikelere açık, korunaksız, belirsiz ve yalnız... Kötü
kurtlarla çevrili etrafın, habersiz; boyunun onlarca katı büyüklükteki
ağaçların arasından yürümek gibi gecenin karanlığında yapayalnız...
Ama
yine de yürümek ormanın, en ıssız, en karanlık, en derinine...
belirsizliği kucaklayarak; korkuyu, sessizliği, karanlığı ve daha
nicesini...
Kalbinde
bir yerlerde ufak bir kibrit yakıp, gecenin dudağına bir öpücük
kondurur gibi bırakıp tüm korkunu vestiyere, üzerinde kırmızı pelerinin
belirsizliğine kucak açmak gibi gecenin...
Yaşamak
gerekiyor tüm duygularını kalbin, aşkı, sevgiyi, korkuyu, endişeyi,
kıskançlığı belki... saklanmadan, gizlenmeden, ayıplanmadan,
çıplaklığıyla ruhun...
Tüm ihtimallere kucak açıp, peşine takılmalı ilk gördüğün beyaz tavşanın...
Aşk, tavşanı yakaladığın değil, peşine takıldığın anlardan ibaret...
Unutmamalı, yakalanan tavşanın değil; kovalananın hikayesini anlatır masallar... a
İçtenlikle yazılmış, ruh halinizi çok iyi tasvir etmişsiniz... Hala umut var diyorsunuz yani...
YanıtlaSilÇünkü yakaladığında tavşanı, aslında o kadar da beyaz olmadığını anlarsın, en iyi ihtimalle gri dir. Siyah olmadığı için şükredebilirsen, belki biraz mutlu olursun. Onun için yakalamamalı tavşanları, hep bembeyaz kalmalı zihnimizde...
YanıtlaSil