Galiba artık buradan gitmeliyim diye düşündü kız...
Artık burada nefes almak imkansız...
Her aldığım solukta daha da fazla kin nefretle yıkanmış başka insanların solukları doluyor içime...
Her aldığım nefes daha karanlık, daha umutsuz, sanki daha da mutsuz...
Hem zaten ne var ki beni bağlayan kara taşına, toprağına bu çirkin ülkenin?
Hem zaten nedir ki bir kara parçasını, bir insanın vatanı yapan şey?
Denizine aşıksın da mesela, başka ülkelerin denizi deniz değil mi; tuzu tuz? Başka ülkelerin denizinde ağlasan mesela, gözyaşın denizine karışmaz mı? Başka mı bu düş?
Mesele yatıp kalmaksa sahilin kumuna; kum, aynı kum değil mi; güneşi güneş? Yatsan kilometrelerce uzakta belki taşlı, belki çimenli sahile, kapatsan gözlerini sımsıkı, aynı değil mi sıcaklığı güneşin, aynı değil mi bedenine yapışan taneleri kumun?
Kimin inanışıydı hatırlayamıyorum; derler ki insanın ruhu bedenlerine ipekten iplerle bağlıdır ve her uykuya daldığında ruh bu iple bedenden ayrılır ve gezer... (İpekten bahsettiğine göre kesin japon inanışıdır bu)
İşte bu kindar insanlarla dolmuş, nefretle yaşayanların ülkesine minik mor ipekten iplerle bağlıydı kız...
Bir an gelir de, ipi koparsa yüreği nereye uçar, nereye konar bilinmez.
Kalmak zor gitmekten, bir yanım der kalk gidelim bir yerlere, bir yanım der kelebek gibiykrn insan ömrü, madem ölmeyecektin, niye doğarsın bu topraklarda?
Gitsen bir yanın kalır burada, kalsan bir yanın çoktan gitmiş...
Gitsem gönlüm razı değil, kalsam bir kara cümbüş etrafımda...
Sen ne yapardın insanoğlu? Yaşamak mı nefretin arasında, özlemek mi bir ömür boyu?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder