18 Kasım 2013 Pazartesi

beklentisizlik, koşulsuzluk, sebepsizlik ve mutluluk

Aslında formül bu kadar basit; beklentisizlik, koşulsuzluk ve sebepsizliği hayatınıza adapte edebilmek.

yani, insanlara karşı beklentisizce yaklaşmak, insanları koşulsuzca kabullenmek, insanları sebepsizce sevmek... zor değil yani...

Zamanında görüştüğüm birisi ile aşk üzerine konuşuyorduk, bana "insan aşık olduğunda karşısındakinin de kendisine aynı duyguları hissetmesini istiyor, olmayınca da hayal kırıklığına uğruyor" demişti. Ona göre hep ilişkiler bir tarafın diğer tarafı daha az seviyor olmasından sorun yaşamaktaydı. Ona göre ilişkiler a'nın verdiği, b'nin aldığı ve karşılığında b'nin de a'ya bir şey vermek zorunda olduğu bir denklemden ibaretti ve sürekli değişen sevgilileri arasında, herkese -ben dahil- aşıkmış gibi davranıp sevilmek istemekteydi.

OYSA SEVGİ SEBEPSİZSE SEVGİDİR.

mesele, size aşık olan birisine aşıkmış gibi davranmak değildir. İnsanları da, nasıl renkleri, yemekleri, bazı yazarları, bazı şarkıları sebepsizce seviyorsak o şekilde sevebilmektir. Sevginin o kişinin size davranışıyla, size söyledikleriyle, size verdikleriyle alakası olmamasıdır aslında gerçekten sevmek.

Çilekleri çok severim ancak henüz hiçbir çilek sevgime karşılık vermedi; yine de çilekleri çilek oldukları için sevmekten vazgeçmiyorum.

Evren size hangi kapıları açacağını, hangilerini kapatcağını çok iyi bilir. Evrene; şunu yaparsam bunu yapar sonra şunu yaparım ve sonra bu olur gibi beklentilerle yaklaşmamak gerekir. Doğada insan beyninin hesaplayabileceğinden daha fazla ihtimal ve daha fazla olasılık vardır. Her an, her şey olabilir ve olmayabilir de... kesin olan tek şey budur.

Bu nedenle hareket ve eylem ruhunuzdan geldiği sürece anlamlıdır. Beklentisizce, olması gereken o olduğu için. Bir eyleme geçmeniz mi gerekli, bir karar mı vereceksiniz; artıları eksileri yazmak, ihtimalleri hesaplamak ve  sayısızca sebeple kendimizi bir şeylere ikna etmeye çalışmak beklenti yaratmaktır. Bir şeyi yapınca, başka bir şeyin olmasını beklemektir ve bu çok yersizdir.

Oysa hareket sadece öyle olması gerektiği için oluyorsa tamamlanmış olur. Sonuç beklemeden, sonrasını düşünmeden sadece o an, onun olmasını istediğin için. Ve olmuş olan sadece o istekten ortaya çıktığından, eylem bittiğinde ne olacağı önemli olmaz, sadece eylem değerlidir sonuçları değil.

Hayatta herhalde insanlarla ilgili tek şey öğrendim, insanlar başka insanlar söylediği için, başka insanlar istediği için, çeşitli şartlar gerektirdiği için vs... dış etmenler yüzünden değişmezler; değişemezler; ve değişmemeliler de zaten.

Değişim olacaksa, zamanı geldiğinde içten gelen bir istekle olur, başka türlü insanlar değişemezler.

Dolayısıyla siz istiyorsunuz diye, size göre daha iyi diye insanlara bir şeyler olmaz. Zaten beklentimiz olmayan insanlarsa onlar ve onları sevmemizin bir sebebi yoksa onları kabullenmemiz de bir koşula bağlı olmamalıdır.

a'yı, b'yi bir şey yaptığı veya yapmadığı sürece kabul ettiğimizi söylememiz aslında onu kabul etmemektir, çünkü eğer a veya b istediğimiz gibi davranıyor olsa artık o a veya b olmayacaktı.

7 katmanında gökyüzünün milyonlarca ihtimal varken, herhangi birini gerçekleştiren bir insana kızmak, küsmek, darılmak, gücenmek; bir ağacın yer çekimine gücenmesi gibidir bir yaprağını döktüğü için yeryüzüne.

Koşulsuzca kabullenmeli insan olanı, isteklerimize uysa da uymasa da...

Evren bize iyilikler verdiğinde açtığımız kucağımız getirdiği kötülüklere de açık olmalı, o an olması gereken o olduğu için ve belki böylece evrenin bizi başka ihtimallerden koruduğunun da farkında olarak.


bu üç şeyi başarabildiğinde insan, mutluluk da açığa çıkıyor her şeyin içinde. çünkü her şey mümkün ve sen kalbini açmışsın her şeye korkusuzca ve kabullenerek...


bu haftasonu, uykusuz kaldım, umutsuzluğa düştüm, heyecan duydum, eforsuz gücü keşfettim, ağladım, üzüldüm, mutluluk duydum, huzuru keşfettim, hafifledim, dünyada insan olmaya bir kez daha aşık oldum....


Hallerin içinden geçtim, duyguların içinden geçtim ve insan olmanın keyfini çıkarttım. Sonunda tüm haller dağıldığında kocaman bir mutluluk kaldı, şükrettim.

4 yorum:

  1. İnsanın oluş gayesine aykırı bir durum gibi geldi, bu beklentisizlik ve koşulsuzluk, sonuçta varsak ve bir noktaysak (ki senin tabirin) bir sebebimiz vardır. Senin düşündüğün ilişkide de veya mutlulukta da bir koşul veya sebep var “koşulsuzluk ve beklentisizlik”. Eğer senin düşündüğün bir evren bu şekilde olsaydı ve buradaki tüm noktalar, hayal edemiyorum neler olurdu. Yani bir öğrenci sınava girip sadece aklındakileri yapıp çıksa, sonuç beklemese… sebepsizce veya beklentisizce bir sınav veya amaç olurmu? Veya bir insan bir insanla ilişki içerisinde olsa burada sebepsizlik veya koşulsuzluk veya beklentisizlik nasıl olur, e karşı cinsler birbirlerinden muhakkak bir beklenti içine gireceklerdir. Tamam her şey maddi değildir ama kendim dahi olsa sevmesini beklerim, e hiç sevmeden ben onu seveyim ondan bunu beklemeyeyim dersem bu biraz amaçsızlık olur. soyut bir varlık için doğru çiçeği seversin ondan seni sevmesini beklemezsin ama eğer çiçek kokmasa veya rengi güzel olmasa onu sevmezdin, buda bir koşul veya beklenti değilmi? bir çiçeği sevmen için milyonlarca ihtimaller var onlar bir arada olduğundan dolayı çiçeği sevdin dersen ona bişey diyemiyorum.

    Hoş bu düşünler içerisinde değilim yine kültürlü bir insanla fikir jimnastiği modundayım. Yine senin düşüncen benim düşüncem diye ayrım yapmadan sadece blog olduğu için fikirlerimizi bir şekilde sorgulamak ve yine en doğru fikir neyse onu bulmak derdim. Israrla vurgulamalıyım ki fikrine anti bir fikir veya destekçi değilim öyle algılamanızı istemem. Sonuçta benim dediğim doğru olmayabilir veya senin dediğin doğru olmaya bilir bunun net bir cevabı yok, bu nedenle sadece fikirlerimizi sorguluyoruz veya paylaşıyoruz, zaten benim sana senin bana veya hiç kimsenin bir birine fikirlerini enjekte etmeyeceği gibi red etme lüksüde yokturdur diye düşünüyorum.

    Bu arada tüm bu duygulardan gerçekten soyutlandın ve eğer böyle bir insansan kendine aşık olmakta çok haklısın, ama bir mertebe üstü boşluk olacaktır……

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. ilk olarak, yorumlarını seviyorum, yorumlarının benimle aynı düşünceleri paylaşıyor olması veya olmamasıyla hiçbir sorunum yok. hiç karşı değilim yorumlarına hani, fikir alışverişine sinirlenen veya benim dediğim doğrudur herkes bunu kabullenmeli diyen insanlardan değilim, olamadım da zaten.

      gerek ask.fm'de gerekse sosyal medyada her zaman her şey için mümkün derim, olabilir derim, şu an böyle sonrasını bilemem derim...

      senin hayata bakışının doğruluğunu veya yanlışlığını tartışamam sadece tartıştığımız, benim hayata bakışımı doğru ifade edip edemediğim onda bir anlaşalım...

      bana göre insanlar bir şeylere erişmeli dersen oh hayır diyemem ben, kesinlikle öyledir. burada yazılanlar da bana göre işte...

      hem bu aşk meşk hayatı üzerine bir yazı değil zaten. insan birisini sevmekten birisi ile ilişkiden vs... bahsettiğinde hemen gönül ilişkileri geliyor aklına... oysa ben arkadaşlarımızı da, ailemizi de, apartman görevlimizi de, banka memurumuzu da, kardeşimizi de... neyimiz varsa insan olarak hayatta onu sevmekten bahsediyorum.

      tamam tamam, itiraf etmek gerekirse bunu yazarken kedim kucağımdaydı ve aşkla gözlerini devirmiş bana bakıyordu ve bana o an her şeyin severek düzeltilebildiğini hatırlattı...

      oluşun bir sebebi var mıdır bilmiyorum, oluşumun sebebi üzerine henüz düşünmedim ancak ormanda gezinen bir kaplan da var olduğunu bilir ve sanmıyorum ki sancılı varoluş sebebi kaygıları yaşasın. var olan, vardır, olması gerektiği gibidir, ben pek bunlar üzerine düşünmem; var olanı sadece var olan olarak kabul ederim. ben mesela var mıyım? evet varım, varlığımı hissedebiliyorum, ancak varlığımın bir amacı var mı? hem umrumda değil, hem de sanmıyorum. zaten varlığının amacı varsa, bana göre ruhun, hislerin sezgilerin seni ona götürür, özel bir efora gerek yok.

      benim mutluluğum bunun aracılığıyla geldi. açıkçası bir gün kendimin insanlardan beklentileri olduğunu fark ettim, sonra beklentilerimin olmasının sadece benimle alakadar olduğunu ve onları aslında hiç etkilemediğini, beklentiler sadece seni etkiler. beklentisizlik ise etkilemez, hem de kimseyi.

      yanlış anlaşılmasın, mutluluğu istiyorsan şunu şunu şunu yapacaksın değil söylediğim.
      şu, şu, şu olduğunda mutluluk da kendiliğinden gelecek.

      zaten önceki blogtaki gibi her oluşu kendi dinamizmine bırakmalı, yapmak için çabalamamalı, beklentisiz olmalıyım diyerek beklentisiz olunmaz bu beklenti olur... sen bir şeyler beklemediğinde beklentisiz olacaksın (işte bunlar hep zen)

      neden bir insanı da bir çiçek gibi sevemiyorsunuz? ben sevebiliyorum mesela, insanlardan bana kendi istekleriyle verdiklerinden fazlasını beklemiyorum, sevginin de dostluğun da, başka duyguların da... bu bana da insanlara karşı sorumluluk duyma hissinden kurtulmayı veriyor. biri beni sevdiği için onu sevmek zorunda değilim veya biri beni sevmediği için onu sevmemem de gerekmiyor. benim dünyamda her şey mümkün ve neredeyse hiçbir şey kötü değil.

      biri bana küstüğünde, biri benden nefret ettiğinde hiçbir şey değişmiyor; aynı biri beni sevdiğinde, biri beni kıskandığında veya aşık olduğunda değişmediği gibi...

      ama gerçekten benim gibi yaşaması daha zor. insanlar bir şey bekliyor, sen beklemiyorsun. insanlar bir şeyler veriyor, sen vermiyorsun. anlamıyorlar...

      anlamaları da gerekmiyor zaten...

      mesela, ben yaseminleri severim, hem beyazlar hem güzel kokarlar. yaseminleri yasemin olmaları dışında bir nedenden seviyor değilim. yasemin işte... ama yaseminlerin gül olmalarını beklemem, pembe yaseminler görmeyi ummam... yaseminler yasemin olmasaydı da hayatımda bir şey değişmezdi, başka bir şeyi severdim.

      her şey ok. yani... yanlış olan bir şey yok...

      kendine aşık olmaya gelince, ask.fmde yazmıştım bunu, ben sadece kendime aşık değilim, herkese aşığım. herkes muhteşem, herkes aşık olunası... bir düşün mesela en yakın arkadaşın, tanıdıkların, ıvır zıvır tanıdığım herkes harika bir organizma... ben onların yerinde olamazdım.

      Sil
    2. çok ciddi söylüyorum, benden nefret eden, beni sevmeyen veya düşman olan, benden çok kötü halde olan, problemli insanlara bile hayranım...

      bir arkadaşım var mesela kız alkolik, kıza aşığım. ben onun yerinde olamam istesem bile, ne o kadar içebilirim, ne her gün ertesi günkü baş ağrısını çekebilirim, ne midem ne bünyem kaldırır. ciddi ciddi, çevremdeki her insana bakıyorum da onlara bakıp iyi ki onlar onlar diyorum. başkası değiller...

      onlara hayranım, hiçbirisinin yerinde olmayı beceremezdim ve eğer onların hayatını ben yaşamak zorunda kalsam onlar gibi bir dengede olamazdım... herkes için geçerli bu, hiçbirimiz bir başkası olamazdık. insanlara o insan oldukları için ve siz de başkası olmadığınız için şükretmeli... ondandır kendimi sevmem. düşünsenize ya başkası olmak zorunda kalsaydım düşüncesi bile korkunç...

      Sil
  2. Güzel şeyler söylüyorsun ifadelerin doğru, net ve mantıklı. Bu düşüncelerine katılmayacak insan yoktur senin evren dediğin, dünyamızda. Hatta daha da ileri gidip Polyanna gibide düşünebiliriz. Her şeyi, her insanı ve her duyguyu olduğu gibi kabullenebiliriz. Nereden geldiğimize de bakmadan (geçmişi), yarın (gelecek) kaygısı da duymadan sadece ve sadece anıda (şimdiyi) düşünebiliriz. Bunu her insan yapabilir. Dediğin gibi bir evren – hoş artık bende evreni fazla kullanıyorum galiba- nasıl olurdu. Öyle bir çaban olmadığını biliyorum, seninkisi sadece kendi iç dünyandaki sorunları çözmek ve huzura yada mutluluğa ulaşmak diye tahmin ediyorum. Evreni (hep evren evren bu arada bu evren Kenan Evren değildir umarım) olduğu gibi kabullenmek bence yeterli değil. Her şey olması gerektiği yerde, her şey olduğu gibidir, her varlık tamamdır demek göreceli bir durum, sana göre arkadaşının alkolik olması senin sorunun değil, onun sorunu, sen sadece onun öyle olmasını kabullenmişsin. Sana göre yasemin bir çiçek sadece beyazdır ve kokar, bunu böyle kabul etmişsin. Evrende ruh göçü olmadığı için kimse kimsenin yerine geçemeyeceğine göre hiç kimsenin ruh halini içindekileri bilme olanağımız yok ve biz onun yerinde olsak ne olurdu gibi durumumuz olamaz.
    Bir yerde kazançlarından diğer insanlara yardım ettiğini yazmıştın yanlış hatırlamıyorsam, o zaman yardım ettiğin insan olduğu durumdan başka bir duruma geçiyor, yani akışı değiştirmiş oluyorsun, yani muhtaç olan bir insan eğer muhtaçsa evren ona öyle karar kılmış sen neden evrenden dahamı güçlüsün ki onun akışını bozuyorsun. Çevrendekilere bakıpta iyiki onlar onlar demek bencede mantıklı. Her insana karşı sevgi duyman, sadece onlara karşı senin duyduğun bir his. Onların sana karşı hisleri senin umurunda olmaz.
    Tabi seni şahsen tanımadığım için ön yargılı gibi yazıyorda olabilirim öyle algılanmak istemem, ama sormadan yada yazmadan da fikirlerini öğrenmem imkansız. Bazen Pınar çok egoist, bencil vede üzerine hiç sorumluluk almadan yaşamak isteyen tipik ayakları üzerinde yaşamaya çalışsan yurdum kızı gibi olduğunu düşünmekteyim. Biliyorum bunlar senin sen olduğunu değiştirmeyen fikirlerim benim.
    Senin hayata bakış açını doğru ifade etmen önemli, ama bunu yine kendin odaklı yapman yanlış. Tamam, senin düşüncelerin sadece seni ilgilendirir ama evrende tek değilsin, kendi iç dünyanda teksin ama evrende tek değilsin. Bazı üzerine düşen sorumluluklar var insanları olduğu gibi kabullenmek ve sadece sevmek yetmiyor, yada sadece bişeyler verip insanlara karşı sorumluluğunu üzerinden atmış olmuyorsun, olmuyoruz. Bu arada ben sen sen derken bazen kendi içimdekini de kastedip aslında kendimede soruyorum. Tamam insanları seviyorum, tabiatı seviyorum vb…. ama çiçeğe su vermeden olmuyor, insanlara bişey vermeden olmuyor bunu en iyi sen biliyorsun. Yani kedini seviyorsun, onun sevmesi seni ilgilendirmiyor burada bir mantıksızlık yok ama kedine bakmazsan, mamasını falan yedirmezsen kuru kuruya sevgi sadece senin iç dünyada sevgisizliği doldurmak gibi bişey oluyor. Arkadaşını seviyorsun tamam onun kadar içemeyeceğinde doğru, onun yerinde olmayı becerememede mantıklı, ama eksik olan o yanlış bir durumda yada yardıma muhtaç bir durumda ise sen bişeyler söyleyip kendini olaydan sıyırman, yada evrende oda öyle olmalı demen biraz abes oluyor. Yada birileri benden nefret ediyor, yada beni kıskanıyor veya bana aşık, bu onların düşüncesi bu güzel bir organizasyon diyip bitirmek yada ben hepsini böyle kabul ettim bu benim mutluluk sırrım demekte yanlış. Buradada insan olarak kendi üzerimize düşen sorumluluklar var bence, biri benden nefret niye etsinki etmemesi için elinden geleni yapmalıyım, yada beni kıskanıyor niye ben çok mu abartılıyım, yada bana aşıkmış, neden ben, demeliyim diye düşünüyorum ben. Vede bunlara karşı bişeyleri kafamda tutmalıyım tamamen başı boş bir şekilde hepinizi seviyorum olduğunuz gibi kabul ediyorum demek biraz kolaya kaçma yada sorumsuzluk olabilir diye düşünüyorum.

    YanıtlaSil