bir tanıdığım var, tanıdıkça aramızdaki mesafelerin sonsuza doğru yol almasını tercih ettiğim; kendimde gördüğüm ne varsa zıttı olan ve kendimde sevdiğim ne varsa tersine sahip.
ben ne kadar şiddetsizsem, zat-ı ali o kadar şiddetli... ama her şeyinde... kararlarında ani, düşüncesiz, sorumsuz... hayatının akışında sorumsuz, anlık, yalancı... aşk ilişkilerinde kıskanç, saldırgan... arkadaşlık ilişkilerinde tripkar, kıskanç, sorumsuz...
ben ne kadar evcimensem o, o kadar gezmeyi tercih eder. ben ne kadar alkole burun kıvırırsam o, o kadar içer. ben ne kadar uyumluysam o, o kadar uyumsuz.
bildiğin gece gündüz gibiyiz. ve ben ne kadar onu umursamazsam; o o kadar bana ulaşmaya çalışır, iletişim kurma derdindedir saldırganca...
hani bazıları vardır ya, çevresindeki herkesi bezdirir, yaka silktirir... çünkü şiddetinin limiti yoktur... gerekirse saç saça kavga eder, fiziksel-sözlü şiddetten, kavgalardan kaçınmaz. herkesi içine çeker girdap gibi..
inişli çıkışlı, kavgalı gürültülü, güneşli-sağnak yağışlı bir hayat yaşar... dengelenememiştir.
işte bu insanlar her duyguyu aynı şiddetle yaşar, aşkı da, nefreti de, kıskançlığı da, sevgiyi de... ne varsa...
Ve aslında kendi hayatlarını adadıkları bu negatifliğin ortasında girdaplarına etraflarındaki herkesi çekerler, kurtulamazsınız da... o negatifliği bulaştırırlar, uzaklaşmaktan anlamazlar, istenmemeleri onlar için engel değildir.
düşünüyorum da, böyle yaşamak ne zordur herhalde hayatta... her şeye karşı şiddetli tepkiler vermek, şiddetli duygular beslemek... herkese karşı şiddetli hisler barındırmak...
insan ilk başka tanıştığı insanların kötü taraflarını görmez, manav tezgahına dizili meyveler gibidir insanlar da... çürüklerini alta saklarlar.
ve genelde tanıştıkları insan onların bu şiddetli sevgilerine, şiddetli duygularına vurulur. uzaktan ne de hoştur o tutkulu sevişmeler, kocaman sevgiler, vıcık vıcık duygulu ilişkiler... uzaktan pek güzeldir şiddetli sevmeler...
herkes uzaktan ah keşke ben de böyle tutkuyla sevilsem der, bu kadar şiddetli bir aşka tutulsam ben de...
baştan öyledir de...
lakin insan doğası stressten uzaklaşmaya programlanmış, ne yaparsın... çürüklerini gördükçe insanların, engelleyemedikleri o şiddetli kötü duyuglarıyla da karşılaştıkça, inişlere çıkışlara tahammül edemez hale gelir insanlar...
yaka silker işte...
o baştan çok istedikleri şiddetli hislerin, sonuçlarından kaçarlar... çünkü aslında hayatta her şey dengelidir. ne kadar tutkulu bir aşk yaşarsan o kadar çok kavga edersin... ne kadar küsüp küsüp barışır, ne kadar iner, iner; çıkarsan da o kadar tüketirsin.
şiddetli insanların ilişkileri de tükenir işte aynı şiddetli hızla...
ve sonunda; düşündüğünde insan... abartılı tutkuları olan insanları mı ister yanında? yoksa şiddetsiz hayatlar mı diye sorduğunda fark eder ki... dinginlik-huzur-sakinlik elbet galip gelir...
çünkü insan mizacı şiddetsizlik istemektedir. ve belki bu yüzdendir ki, çoğunluk deli gibi aşık olup tutkuyla seviştiği, defalarca kavgalar edip ayrılıp barıştığı o çok aşık oldukları kadınlarla/adamlarla değil de, şiddetsiz, kavgasız gürültüsüz; tartışmasız ama belki çok da aşık olmadıkları ama kafalarını geride bırakmadıkları kadınlarla/adamlarla evlenir.
ve insan; bazen benim gibi üzülmeme-kıskanmama-sinirlenmeme-kin tutmama uğruna; nice güzel duygudan vazgeçebilir.
biri diğerinden iyidir diyemem asla, çünkü insan durup düşündüğünde bazen en son bir sevgiliyle ne zaman kavga etmiştir diye hayatında cevap dahi bulamıyorsa; gerçekten belki artık sevmeyi de kavga etmek gibi umursayamadığındandır.
hayatta her şey dengelidir, ve belki öfkelenmiyorsak sevemiyoruz da demektir.
Pınar, yazdıklarına katılmamak elde değil… elbette her duygumuzu ölçülü kullanmak zorunda olduğumuz bir dünyada yaşıyoruz… ama bu duygularımız sadece erkekler/bayanlar arasındaki ilişki için sınırlamak yeterli değildir diye düşünüyorum… manavdaki çürükler için, manavada şiddet veya öfkelenen insanın durumuda aynıdır… hoş öyle bir dünyaki hiçbir duygu yokki en uç sınırları zorlanmasın…. Şiddeti tavandan yaşayanda var, şiddet nedir bilmeyende var… öfke ve şiddet dizginlenir ve gerektiğinde gerektiği kadarı kullanılırsa bence iyi birer duygudur….
YanıtlaSilÖnceden sevip, taptığın insandan sonradan nefret etmeye gelince, sonsuz olan hiçbir sevgi yoktur diye düşünüyorum. Bugün s4 iyi bir telefondur çok seversin en iyisidir diye hava bile atarsın, ama 10 yıl sonra birisine benim telefonum s4 demeye utanacaksındır. Sevgide böyledir, yenilemezsen hep eskide kalırsan malesefki belli bir süre sonra sıkıntı yaşamaya başlayacaksın sonuçta şiddetli olacak bu sıkıntılarda….. dediğin gibi denge her zaman iyidir….tabi bulabilirsen o dengeyi….veya sevgiyi….
Pinar bu yazdiklarina gercekten katiliyorum bazi duygulari yasamaktan korkuyor olabilir miyiz bu yuzden mi kendimizi geri cekiyoruz? Yazinda kendi duygularimi okudum diyebilirim. Bu arada diger yazilarini da okuyorum gercekten guzel yaziyorsun cogu konuda hemfikiriz:)
YanıtlaSil