10 Aralık 2013 Salı

Su akar, yolunu bulur.

"Yalnızca eylem üzerinde hakimiyetin vardır,
 asla eylemin meyveleri üzerinde değil.
 Eylemin meyveleri için yaşama ama,
 kendini faaliyetsizliğe de kaptırma."

Beni tanıyanlar dünyada en çok sevdiğim şeyin sıcak olduğunu bilirler; bir önceki hayatımda kedi olduğumdan mı bilinmez, doğamda güneş gördüğüm yerde uzuvlarımı ısıtmaya çalışmak, kışları kalorifer peteğiyle aşk yaşamak, sauna ve buhar odalarını habitatım kabul etmek, yazları ten rengim eda taşpınara dönene kadar güneşin altından kalkmamak, duşta suyu 50 dereceye getirip kısık ateşte kendimi pişirmek gibi eylemler vardır.

Neyse dolayısıyla, haftanın en az 3-4 gününü ya saunada ya buhar odasında geçiririm; geçenlerde yine bir buhar odası ziyaretimde  sohbet ederken fark ettim; burnumda mentollü bir koku vardı ve her şey olacağına varırdı.

her şey bir test ve ne kadar tavrımızı koruduğumuzla bizi değerlendiriyor desem de, öyle değildir bazen hayat... 

minik burnum üşürken dile getirmek zorundayım ki, neyi çok istersek olmuyor ve neyin peşinde koşmayı bırakırsak avcumuza düşüyor hepsi... ama tam da sen istemekten vazgeçtiğinde ve anlamsızlaştığında... 

Ve bazen sabretmek gerekiyor, hiç sonucunu düşünmeden, yolun uzunluğunu aklına getirmeden... 
kaşıkla dağı kazmak gibi işte, elimde bir kaşık... 

kocaman bir dağın önünde yere oturuyorum, gelen geçen herkes deli diyor, vazgeçersin diyor, sıkılırsın diyor, aklından zorun mu var? diyor... 

kocaman dağı elimdeki kaşıkla kazarak aşabileceğimi kimsenin aklı almıyor, benim de aklım almıyor. dağı kaşıkla kazmaya girişiğimi düşünmüyorum, kaşık var, ben varım, dağ var, zaman var... sadece kazıyorum. 

umutsuzluğa kapılmıyorum, beklentiye girmiyorum ve zaman geçiyor. elimde kaşık dağı kazarken görenler ee kazınca ne olacak diyor. oysa mesele eylem, meyveleri değil... 

ve bir gün, kazarken dağın ortasında bir ışık beliriyor. ah diyor insan ne muhteşem... hani kapılıyor büyüsüne işte ışığın aniden, istemeden.

oysa o da bir beklenti olmaması gereken... olursa ışık gittiğinde üzüleceğin, tünel çökerse yıkılacağın... 

aman diyor insan, bir kaşığım, bir kendim ve bir dağım var nasıl olsa... başlangıçta da olan, ışık kalacaksa da gidecekse de problem değil; ışık için başlamamıştım kazmaya ve ışık bir gün giderse de vazgeçmeyeceğim kazmaktan... 

çünkü ışığın kalmasını veya gitmesini kontrol edemem ama, kaşıkla kazıp kazmamak benim elimde her zaman...

7 yorum:

  1. Yine bir Pınar klasiği olmuş,
    biliyorum beklide kızacaksın ama yinede yazmak istedim; çok inat birisin sen ve çok bilmişsin. Dağı delmek yerine etrafını dolanmak zor dimi, illa bildiğini edip kaşıkla oyacaksın. Hayır birde güllük güneşlik bir çevre dışarısı, niye köstebek gibi tünel de karanlıkta şansını son noktasına kadar zorluyorsunki. Hadi hepsini geçtim tamam inadına kazacaksın eywallah, bari ışık kaynaklarını niye önemsemiyorsun, o sana beklide sabrının karşılığı bir lütuftur, kıymetini bilip daha bir iştahla kazacağına, sen hiç önemsemeden , onuda yok sayarak devam etmeye çalışıyorsun. Bence bu biraz kendi kendine eziyet, sonundada amaçsızlık varmış gibi gösteriyorsun ama oda bir amaç bence. Amaçsızlık yada beklentisizlikte bir beklentidir. İnadına yaşamaksa eğer amaç inan bana herkes aynı şeyi yapıyor, kimse kimseden ne üstün nede geride.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. "büyüklükten yoksun olan eylem
      dengeli akıldan gerçekten de çok uzaktır,
      Ey zenginlik kazanan. akla sığın.
      (eylemin) meyveleri için yaşayanlar zavallılardır."

      denilen sonuç için eyleme girmemek aslında, eylemin kendisine kendini adamak... sadece dikkatini ona yöneltmek ve sonrası için telaşlanmamak veya sonrasının hayalini kurmamak. budur insanı mutlu edecek olan :)

      Sil
  2. anı yaşamak sadece o anda kalmak, belkide mantıklı gibi bir felsefe ama ben eylemini sorguladım. eylem kararını veren sensin,eylemi seçmen elinde yani o kararı neye göre vereceksin. önceki yazılarındada söz ettiğin gibi, çeşitli yollar çıkıyor önüne çeşitli eylemler sunuyor önüne tercih sana kalıyor bazen, ozamanki kararını etkiliyen nedir veya o eylem kararını verdiren neden nedir, beni enterese eden bu galiba, yoksa meyve beklentin olabilirde olmayabilirde bunun tek muhatabı sen olacaksın. önünde dağın etrafını dolanmak varken neden kazma kararı aldın , merakım bu sadece ve buna hiç bir cevabın beni tatmin etmiyor...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. ben yolların seçilebilir olduğuna inanmıyorum. göbek deliğinden içinden, kalbinden bir şey seni çeker işte kendine doğru...

      burada karar veren ben değilim, önüme çıkan bu. önüme çıkanı kabullenmez isem belki o zaman karar veren olabilirim.

      bazı şeyler seni çağırır, yıllar boyu çağırır, duymak istemezsin, duymazdan gelirsin, hazır değilsindir belki. işte günün birinde evren senin hazır olduğuna inandığında önüne bir yol serer. hala vazgeçebilirsin, ama içinden evet yol bu der bir ses sana...

      olay sadece içini dinlemekten ibaret, kararları o verebilir. içgüdü, ön sezi ne dersen de...

      hem zaten, her şey olacağına varır. sen karar verdiğini zannetsen de olacaksa olur, olmayacak olan olmaz.

      su hep akar yolunu bulur.

      kaçsan da, kovalasan da... olması gereken günün birinde, zamanı neyse elbet olacak. paniğe, kaçmaya, karar vermeliyim stressine gerek yok. olan olur.

      hep batılı mantığı bu "ben" ler... çok önemliymişsin gibi, çok güçlüymüşsün gibi, çok etkiliymişsin gibi... oysa zerresin sadece... miniciksin. önemsizsin.

      daha büyük bir şey aslında kararı veren dolayısıyla, gerek yok bu kadar her şeyin etkeni olmaya... edilgen de yaşanabilir hayatta.

      Sil
  3. aynı senin gibi düşünen toplumda kadercilerimizde var malum.bu kadar teslimiyetcilik bence hiçte inandırıcı gelmiyo. azcık zor etsen bir tasavvuf erbabı sanacam seni. bence insan kafasında verdiği kararı destekleyici çözümler bulup, kendi yaptığını sanki başka birisi yapmış gibi kendi kendini kandırması kadar yanlış bişey yok diye düşünüyorum.yaptıklarımız tabiki bizim iç güdüsel olarak aldığımız kararlar, eğer bir karar aldıksa tabiki bizim kararımızdır. ha bizim bu kararı alırkenki psikolojik, maddi ve çevresel etkilerin altında kalıyoruz. sonradan durum değişikliğindede kararımızın yanlış olduğunu düşünebiliriz. bu doğal bir durum. ama tam tersi birisi bana bunu yaptırdı demek biraz tuhaf oluyor. yani bir elit mağazada bir arkadaşınla bir kıyafet veya bir cisim alırsın. o an almışındır yani kararı vermişindir. belki arkadaşın belki fiyatı ucuzdu belkide ortamın ambiyansı, her neyse işte bu kararı almanda etkili olmuştur. ama eve geldiğinde beğenmemişindir. hiçte yakışmadı diye düşünüyorsun. bu durumda suçlu aramak yanlış bence. arkadaşını suçlamam yada ucuz etin yahnisini demen, yada senin gibi bir mağzayı demenin bir tek sebebi vardır. kabullenmemek.... kendisini ufacık tefecik görmek değil sadece kusursuz bir varlık olarak görmektir. burada "ben" dememen kendini hiç sayman hoş bir durum gibi gözüküyor, ama dediğim gibi bazan akıl insanın bedenini ele geçirebilir. aslında tam tersi bir durumdasındır, ama aklın hep en iyisini en kulağa hoş gelenini en mantıklısını söyler. psikolojide bir rahatsızlık var aklıma gelmedi şimdi, hani bir suç işlersin, hep başkasının söylediğini veya yaptığını söylerde kabullenmezsin. bazan akıl seni öyle bir noktaya getirirki en son noktada nirvanadasındır, ama sen yoksun da dedirtebilir. tabi tam tersi bir durumda olabilir.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. sen kabullenemeyebilirsin, ben kabullenebilirim.

      bence o kazağın karşına çıkması da kader mesela... niye onlarcası dururken eline o kazak gelmiş mesela?

      tasavvufa inanıyor değilim. tasavvufa benzer paralel giden başka bir inancı benimsemekteyim. yalnız tasavuf da muhteşemdir, hastasıyımdır, çok severim.

      kendi inancımla, tasavvufun dünyada farklı kültürlerle karşılaştırmalarını da takip ederim, paralelliklerini çok severim, insanların birbirlerinden habersiz farklı dinler üzerinden bu kadar aynı şeyleri söylemiş olmalarını da ona a veya b desen de gideceğin yol değişse de, ulaştığın mertebenin aynılığına veririm.

      ilk defa yorumunu çok sığ buldum. gerek bazen yerine bazan yazmaların, gerek filmlerdeki senaryoları gerçek sanmaların... hayal kırıklığına uğradım resmen.

      olmamış alex, olamamış.

      Sil
  4. Olsun diye uğraşım yok, senin beğenmen için de uğraşmıyorum yada beğenmemen içinde. Fikir alışverişi yapıyoruz surda. Hoş bazAn ileri gidiyor olabilirim, yada abartıyor olabilirim, eğer kırıcı noktaya gelirsem uyarmanı tavsiye ederim. Hayal kırıklığınada uğrama lütfen bunlar benim fikrim.
    Bir kadına yazdığımı unutmuşum kusura bakma bundan böyle İmla Kuralları ve T.D.K. standartlarına uymaya çalışırım.
    Bu arada bazı filimlerin senaryoları gerçekten alınmış veya esinlenmiş olabilir. Hoş çalıntı veya kafadan atılmış hayal ürünleri olanlarda var...

    YanıtlaSil